Wednesday, April 4, 2012

Saatleri ayarlama enstitüsü

Londra’da ilk 20 günümü Greenwich’de geçirdim. Yakın bir arkadaşımın evinde… Greenwich’i benim için özel kılan ilk sebep şüphesiz arkadaşımdır. Burası onun sayesinde Londra ziyaretlerimin ilk durağı olmaya başladı. Sonrasındaysa bu şahane yerle aramda tuhaf bir bağ oluştu. Yeşili miydi beni en çok etkileyen bir sahil kasabasını andıran peyzajı mı, notaların üzerine konmuş o kağıttan kuşu satın aldığım küçük dükkan mı yoksa önünden geçerken duyduğumuz piyano sesiyle heyecanlandığımız konservatuar mı (Trinity College of Music )… Hangisi bilemiyorum, galiba her biri ayrı ayrı beni bu küçük şirin yere aşık etti.
Bugün Londra’da en çok nerede huzur buluyorsun diye sorsanız, hiç tereddütsüz Greenwich derim.
Greenwich aslında çok turistik bir yer. Çünkü burası 0 noktası. Bizim algıladığımız zamanın başlangıcı burası… Dünya saatleri Greenwich’den geçen baş meridyene göre ayarlanmış. Başlangıç burası kabul ediliyor. Baş meridyen (0°boylamı) ve onun karşıt meridyeni olan 180. meridyen (180° boylamı) dünyayı tümüyle saran hayalî bir çember oluşturuyor. Bu çemberin doğusunda kalan bölge Doğu Yarımküre, batısında kalan bölge Batı Yarımküre olarak adlandırılıyor. (Coğrafya 1.ders)
Greenwich Park’ın küçük tepelerinden birinde bir rasathane var. Bu rasathane günümüzde kullanılmıyor. Ama içinde hala iş gören yüzyıllık bir teleskop ve nefis bir astroloji müzesi var. Astroloji müzesinde gaz ve toz bulutundan oluşmuş dünyamızı anlatan galerilerde, soru üzerine soru sorasınız geliyor. Einstein’a hak vererek çıkıyorsunuz: “Cevabı bulamayabilirsiniz ama önemli olan soru sormaktan asla vazgeçmemektir.”
Greenwich’deki rasathanede bir de saat müzesi var. ‘Zaman aletleri müzesi’ diyorum ben buraya ve ilk gezdiğim günden bu yana bana, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ romanını hatırlatıyor. Çok yıllar önce okumuştum…  Tanpınar’ın 60’lı yıllarda yazdığı bu romanın,  aslında Türk insanının doğu ve batı arasında bocalamasını irdeleyen sosyal içerikli bir konusu vardır. Ama karakterleri son derece sıradışı ve şairanedir:  Saatleri Ayarlama Enstitüsü, bir saat ustasıyla İngiliz yapımı yaşlı bir duvar saatinin öyküsünü anlatır.
Bu kitap bence en güzel Greenwich’te okunur!
*
Ben İngiliz tarihine pek meraklı değilim. Ama meraklısına ilginç gelebilir; Greenwich İngiliz kraliyeti açısından da önemli bir lokasyon. Pek çok soylunun doğum yeri. Kral VIII. Henry ve meşhur Elizabeth I bunlardan en ünlüleri… Bugün üniversite binaları ve müze olarak kullanılan sarayı Kral VIII. Henry pek severmiş. İlk eşi-6 tanesi var!- Catherine of Aragon ile evlenene kadar zamanının çoğunu da burada geçirmiş. Bugün parkın içinde bulunan tenis kortlarını, gül bahçesini ve daha pek çok güzel şeyi o yaptırmış.
Greenwich ‘körfezin yeşil yeri’ anlamına geliyor. Thames’in hemen kıyısında yer aldığından, burada denizcilik konusunda da bir hayli ilginç şey bulabilirsiniz. Ulusal Denizcilik Müzesi var mesela. Daha iyisi meşhur Cutty Sark viskisinin adını aldığı Cutty Sark gemisi burada. Hatta şu sıralar geminin restorasyonu devam ediyor. Nisan ayında turistlerin hizmetine açılacağını duydum. Olağanüstü, son derece görkemli, lacivert boyalı ahşap güvertesi, narin yelkenleriyle bir o kadar asil görünümlü bir gemi.
Ve son olarak, Greenwich Park’ın tepesinden şahane bir Canary Wharf manzarası görülür. Canary Wharf İngilizlerin Londra’da City’den sonra en çok övündükleri finans merkezi. Citibank, HSBC, Morgan Stanley gibi dünyaca ünlü finans kuruluşlarının Avrupa merkezleri burada yer alıyor. Süpersonik gökdelenleri göz alıcı hakikaten. Bu manzaranın sağ alt köşesindeyse, antenleri olan bir uzay gemisini andıran devasa bir bina dikkat çeker. Bu bina O2 Arena’dır. Benim Kings of Leon’u dinlediğim dev konser mekanı. O2 2007 yılında açıldığından bu yana çok sayıda konsere evsahipliği yapmış. Bu konserlerin en unutulmazının, Led Zeppelin’in reunion konseri olduğu söyleniyor.  Atlantic Records’ın kurucusu Ahmet Ertegün’ün anısına 2007 Aralık ayında gerçekleştirilen konserin biletleri bir piyangoyla satışa sunulmuş ve bu piyangoya dünyanın her yerinden tam 20 milyon kişi katılmış.
Londra’ya birkaç günlüğüne turist olarak gelirseniz Greenwich’i mutlaka ama mutlaka görün derim. Ulaşım Central London’dan çok kolay. Bank’den Dockland trenleri de denilen DLR trenlerinin-hafif metro-Lewisham istikametine gidenlerinden birine binip 30 dakikada ulaşıyorsunuz. Ya da London Bridge’den kalkan teknelerle keyifli bir nehir yolculuğuyla da olabilir. Hatta yine London Bridge’den national rail trenlerine de binebilirsiniz. Sadece 2 istasyon sonra Greenwich’desiniz.


No comments:

Post a Comment